Geçmiş dönemlerde Osmanlı padişahlarından biri, denetlemek üzere küçük çocukların eğitimiyle ilgilenen medreselerden birine uğrar. Medresenin müderrisi ile konuşurken bir yandan da gözüyle etrafı süzmektedir. Bu esnada padişahın dikkatini, medresede tahsil gören çocuklardan biri çeker. Çocuk, hal ve hareketiyle cin gibi bir çocuğa benzemektedir. Bunun üzerine padişah çocuğu yanına çağırır ve:
“Oğlum, sen bu sınıfın kaçıncısısın?” der.
Çocuk:
“Bunu söylemek bana düşmez padişahım. Hocam cevap versin.” diye padişaha karşılıkta bulunur. Padişah, hocasına sorduğunda, çocuğun sınıfında birinci olduğunu öğrenir.
Bunun üzerine:
“Aferin oğlum sana” diyerek, çocuğa bir altın hediye eder.
Ama çocuk altını almak istemez. Sebebini sorduğunda, padişaha:
“Akşam eve döndüğümde annem babam bu altını nereden bulduğumu sorarlarsa ne cevap veririm?” der.
Padişah:
“Benim verdiğimi söylersin” der.
Çocuk:
“Padişahım” der, “İnanmazlar. ‘Padişah verseydi böyle az vermezdi. Bir kese verirdi’ derler.”
Padişah güler ve:
“Sen gerçekten çok zeki bir çocukmuşsun” diyerek, hediye edeceği altın miktarını bir keseye çıkarır.